30 Haziran 2008

PATRICK WOLF - THE MAGIC POSITION

İngilizce'de "libertine" kavramıyla tanışmışsınızdır belki. Kafasına eseni yapan, kimseden korkmayan, kimseye boyun eğmeyen rahat insanlardır kastım. İşte bu tanımın vücuda dökülmüş şekliyle selamlaşıyoruz bugün: Patrick Wolf

Önceki iki albümünde dinleyiciyi kabare koltuklarına dizip türlü hikayeler anlatan Wolf, yeni albümü The Magic Position ile çılgın tarafını biraz yontmuşa benziyor. Eskisi kadar tiz çığlıklar atmasa da yine bilgisayarıyla ve klavyesiyle bol bol oynayan bu şimdinin kırmızı saçlısı kalbin g noktasını bulup hepimizi şöyle bir silkeliyor... Yeni başlayanlar için Wolf kılavuzunda özellikle anmam gereken bir nokta var: Keman. İşte bu yaylı sayesinde olan oluyor ya zaten! The Magic Position genelinde yine arkadan kah içli kah muzır bir nota dizini eşlik ediyor henüz yirmi dördündeki Wolf'un kendine has sesine.

Piyasada salınan ilk single Accident&Emergency’yi o kadar fazla dinledim ki artık yorum yapamayacak kadar nötr oldum. Evet, aslında sıkıldım. O yüzden de tarihimde ilk defa bir single’ı es geçip direk başka şansonlara iş atacağım. Örneğin sihirli kapıyı açan şarkı (kendisine uşak muamelesi yaptığımın farkındayım, pardon) Overture tanıdık havasıyla şöyle bir oksijen çarpması yaşatıyor insana. Geçmişinde asılı duran çocuğa seslenme huyundan vazgeçmeyen Wolf bu sefer şöyle buyuruyor: Aç kalbini açabildiğin kadar, gelmedi mi vakti artık?

Albüme adını bahşeden Çarli'nin Çikolata Fabrikası çıkışlı The Magic Position'da alkışlarla şekerler dolduruyoruz ağzımıza. Ellerimizi belimize koyup dans ediyoruz çılgınca! Ama biraz hüzün tadacaksak Bluebells'in kuş seslerine dayıyoruz kulakları. Şarkıda beklenmedik bir hüzün, beklenen bir başarı hikayesi saklı... Özellikle “Sen benim kocamdın, hem de karım, kahramanımdın…” dizesi iç titretme konusunda oldukça başarılı. E ama neşelenelim biraz a dostlar! The Stars’da başımızı kaldırıp yıldızları sayıyoruz şimdi. Uykuya dalmadan, sütünü içmeden, dişlere fırça değdirmeden önce, her gece alışkanlık haline getirmek lazım bunu bence.
Ve sürpriz: Magpie da kimin sesini duyuyoruz tahmin edin bakalım? Marianne Faithfull, sevdalınım ablacım!

Tazecik bir röportajında “Altıncı albümüm bir death metal kaydı mı olur yoksa çocuk şarkılarından mı oluşur bilemiyorum. Hayatımı bir atla mı, kadınla mı yoksa adamla mı geçireceğimi de bilemiyorum. Böylesi daha kolay.” diyen bu yirmi dört ayar altına ben de şöyle diyorum: Keman yayın olayım Wolf, özel ders verdiğin öğrencin olayım. Sonsuza dek sihirli bir pozisyonda kalalım...


Sobermag - 17.3.07

Hiç yorum yok: