30 Haziran 2008

GRINDERMAN

Şu müzik aleminde Nick Cave'in şarkılarından geçmeyen bir yol gösterin bana. Şu dünyada Nick Cave'den tezahüratını sakınan bir adem gösterin bana. Allah aşkına Nick Cave'in başaramayacağı bir iş gösterin bana. Yok ki! Grinderman adlı son projesiyle duygusallık pelerinini bir kenara atıp deneyselliğe kayan Cave yanında kaya gibi üç adam ağırlıyor. Bad Seeds'ten tanıdığımız Jim Sclavunos bunlardan en aşinası... Grup bir yan proje gibi gözükse de aslında yeni çıkan birçok albümden çok daha iyi ve daha da önemlisi farklı bir yerde duruyor. Yaratıcılık başka bir şey azizim, adamlar resmen yeni bir janr çıkartıyor.

Grinderman'in müziğini anlatmak için tek kelime yeter aslında: Gitar Yalnız bu gitar biraz arıza. Amerikan filmlerinde bar kapısında dikilen ve ağzının kenarındaki sigarayı kemiren kirli sakallı, bıçkın bir delikanlı düşünün. İşte şimdi bunun ahşaptan yapılma telli bir alet olduğunu göz önüne getirin. Her an değişen, çizik çizik ve sert riff'lerle süslü müziğin Johnny Cash ile Tarantino soundtrack'i arasında gidip geldiği bir yer burası...

İlk single No Pussy Blues ile adına yaraşır bir haykırma örneği gösteren grubu yarattığı hayalet temalı uzay müziği için tebrik etmek gerek. Daktilo sesiyle başlayan şarkı aniden hızlanıyor. Bir yandan boşlukta salınan yerçekimsiz gitar notaları, diğer yandan mükemmel bir giriş yapan buruk Cave sesi ve sözlerde yaşayan Bukowski kılıklı bir adamın karşılıksız aşkı birbirine karışıyor. Garip ama gerçek bir şarkı... İki adım sonra karşımıza çıkan ilk sokaktan döndüğümüzde Love Bomb adlı sarışın bir bomba bekliyor köşede. Seksi, çapkın, kovboy şapkalı bu bombanın etkisi fena çarpıcı. Elini versen kolunu, kulağını versen aklını kaptırdığın cinsten. Dinamik, davul zengini notaların cirit attığı şarkının rengi kesinlikle kırmızı...

Mahalle sakinlerini tanımaya devam edelim. Komşu kızı Alice mesela. Etrafta Electric Alice olarak anılan genç kızın ay ışığında çaldığı kalpleri hiç geri vermediğini öğreniyoruz burada. Gümüş rengi yağmurda ıslanırken tef sesiyle dans ediyoruz. Bizimkisi biraz kirli bir kara sevda örneği... Arılar da yok değil havada elbette. Kasabanın havası sarı siyah dikenlerle kaplı. Nick Cave'in vızıldadığı Honey Bee'nin özellikle, dikkatle, garipsenmeden dinlenmesini rica ediyorum. Ağzım açık kalmıştı ilk duyduğumda, sizin de kalbiniz çarpsın istiyorum.

Ve işte çeşme başında dedikodu zamanı... Go Tell The Women albümün belki de en yumuşak kalplisi. Eğer kaybolmamak için haritaya ihtiyacınız varsa alın size sazlı sözlü bir yerleşim krokisi. Her hanede olan biten anlatılıyor; tatlı bir melodi üstünde kayıp giden altı milyarlık dünyanın öyküsünde bilim adamları, kilise bağımlıları, sihirbazlar, matematik şampiyonları, herkes herkes rol alıyor. Evet, Grinderman'in en iyi şarkısı budur! Cave'e yeniden yüzüm kızararak, gözlerimi kaçırarak baktığım şarkıdır bu!

Uzun, çok uzun bir yazı oldu biliyorum. Ama eğer sonuna kadar geldiyseniz ve bu Western kasabasına turist olarak gitmeyi kafaya koyduysanız bavullarınızı hemen hazırlayın! Kılavuzu Cave olanın burnu dağ kokusundan çıkmaz, unutmayın.


Sobermag - 25.3.07

Hiç yorum yok: