25 Mart 2007

AYIK KAFAYLA OKUNACAK YEPYENİ ŞEYLER

Hafta geçmiyor ki Sober'a yeni yazılarım düşmesin. Link vereceğimdir, okumayana küseceğimdir.

Grinderman
Arctic Monkeys

23 Mart 2007

80-90
Bu aralar biraz tembel tenekeyim, ama yine de tıngır mıngır tıkırdıyorum. Yeni tıngırtım malum new rave çılgınlığından çıkma eciş bücüş garip bir çocuk: Calvin Harris

Kylie Minogue ve Faithless'la çalışan İskoç kanlının "Acceptable In The 80s" klibiyle MTV'de karşılaşıp üstüne bir de "I've got love for you if you were born in the 80s" dizesini duyunca 80'ler jenerasyonuna dahil bir insan evladı olduğum için içimde patlayan baloncuklara kayıtsız kalamadım.

Calvin'in neonasit renkli, doldurulmuş hayvanlı, havalı saçlı, tapınası danslı klibini buraya koyuyorum ki eksik kalmayın diye. Ben zaten eksiğim bu aralar, siz tamamlayın boşluğumu...

18 Mart 2007

BU PAZARLARIN BİR ANLAMI OLMALI

Sober'ın altıncı sayısı bugün mini mini bir tıkla ekranınızda belirecek. Haşin bir hafta olduğunu söylemek lazım; herkesler muhtelif grup seçip laf geçirmiş. Benim lafım The Frames'e.

Tabii ayrıca Patrick Wolf yazım var ki pek süt liman. Onu da okuyun lütfen.
Son olarak şu yukarıda gördüğünüz sevimli elmadan bende de var artık. Adını Joe koydum. Music is my boyfriend diyorum!
SÖYLE KAÇ YAŞINDASIN?

Gripin ne hayatımın grubudur, ne albümlerini dinlemişliğim vardır, ne de destek çıkıp sahnelerini görmüşlüğüm... Ama canımı acıtıyor bu aralar çok fena.

Adamlar Böyle Kahpedir Dünya diye bir şarkı yapmışlar yeni albümlerinde. Hani utanmasam midemdeki krampların hesabını soracağım kendilerine. Böyle göz pınarı denilen nahiyelerim dolu dolu oluyor, içimde bir ürperti şehir turu atıyor. Hemen açıveriyorum tuzlu su musluklarını mekana veya yanımdaki şahsa bakmaksızın...

Sözlerini yazmayacağım çünkü cimciklenme hissim geri dönsün istemiyorum. Bunun yerine gidip kendiniz keşfedin her mısrayı, çarpıp toplayıp hesaplayın kaç yaşında olduğunuzu...

Klibi ise şarkıyla eşit derecede bir hüzün yumağı. Bunu izlememezlik ederseniz yakarım çıranızı!

Hadi durmayın ağlayın ağlayın. Açılırsınız belki...


14 Mart 2007


Air mı geliyormuş yani Masstival'e? Ama o zaman "maalesef" gidilmesi farz oldu ki...

14 Temmuz'u şimdiden kendinize ayırın. Biraz temiz hava almanın zamanı geldi ne de olsa...

12 Mart 2007


MUHTEŞEM DÖRTLÜ

Bugün pek bir müjdeli geldim karşınıza. Ağzımı öyle böyle hayra açmayacağım, herkes kendine pay çıkarsın.

1- Çingene kanı taşımadan Romen müziği yapmayı başaran Beirut, Radarlive kapsamında temmuz ayında İstanbul'u ışıldatacak. Haber için The Modern Way'in yanaklarından öpüyorum.

2- 11 Nisan'da Türkiye'de olacak I Am Kloot'un yanına Elbow da eklenmiş. Gidilesi...

3- 12 Nisan'da Babylon'da sahne alacak Deerhoof'un ön grubu pek sevgili Grangulez olacakmış. Helal size çocuklar!

4- Sober'ın beşinci sayısı çıktı. The Fratellis ve The Whitest Boy Alive yazılarımı tam da şuradan okuyabilirsiniz.

Sevgiyle yoğurdum hepinizi...

10 Mart 2007


BEN COCO OLAYIM SEN ROSIE

Ocak ayında bu sayfalarda CocoRosie kediciklerinin yeni albümlerini karnaval edasıyla kutlamış, Nisan'da yeni şarkılara kavuşacağımızı belirtmiştim .Ancak albüm yedi aylık olacak ki daha piyasaya düşmeden evlerde doğuverdi. İllegal de olsa zafere ulaşmanın keyfini yaşadığım şu son bir haftadan çıkaracağım ders: Pişman değilim. Belki biraz...

Öncelikle baştan ümidinizi kırayım. The Adventures Of Ghosthorse and Stillborn debü albümün güzelliğine erişememiş. Yine de esrarengiz bir değişim var ortada, toytronika'yı az buçuk bırakan kızlar daha önce de duyurulduğu gibi hip hop'a eğilim göstermişler. Eh yaş bir ağaç olmadıkları için bu eğilim biraz sırıtmış haliyle. Üstüne bir de işin içine Sierra'nın operacılığı girince deneysel olduğu kesin bir aşure çıkmış ortaya. Her şey karışık, her şey havada... Beş duyu organına hitap eden (kaptığım gibi bağrıma bastığım Japan gibi) şarkılar yok değil, fakat yine de fazla soyut sularda yüzmüş bu sefer bizimkiler...

Albümdeki şarkıları şöyle bir elden geçirecek olursam ilk sıra Japan'e ait. Albümü dinleyenler de genelde en sevdikleri şarkının bu Uzakdoğu ninnisi olduğunu söylüyor. Özellikle "Everybody wants to go Japan" dizesi insanı Japonya turuna yazılmaya itiyor. İşin içine bir de minik, cırtlak kız sesi girince ortalık hepten bir Capon çizgi filmine dönüyor. Ancak sözlere baktığımızda aslında fena halde ülke eleştirisi yapıldığı görmek mümkün. Örneğin "Herkes Irak'a gitmek istiyor, ama dönüş yolu yok" gibi. Sonlarda ise opera kanalı Mezzo'ya bağlanıyoruz ey canlar, dikkatli olunuz!
Yine yanağı sıkılasılar arasında ismine bayıldığım Rainbowarriors var. Elimdeki shaker'larla eşlik edip durduğum ve şarkının ilk dakikasında evin içine dalan hayali attan da nasibimi aldığım şarkı gerçek bir rap eseri olmuş. Da niye rap olmuş o kısmını çözebilmiş değilim henüz.
Werewolf'da tanıdık bir isim eşlik ediyor kızlarımıza.İstanbul konserinde sesiyle tanıştığımız Kevin Lyttle. Bu ürkünç fonlu melodikanın sözleri de maceralı dönem filmlerini aratmıyor. Fena halde Techno Love Song'a benzediğini de eklemek lazım...
Mini mini Bloody Twins ise rüzgar çanı ile başlayan bu uykuya dalma müziğinde şeker tadı bırakıyor ağza. Biraz da Türk Sanat Müziği'ne benzettim ben ama muhtemelen bu benzetmeyi yapan tek insan olacağım.

Gelelim ticari kaygılara. İlk single olması muhtemel Promise bilmem ki, ee nasıl desem, fena değil... Yine hip hop suyundan yudumluyoruz, yine karanlık denizlere yelken açıyoruz ama beklediğimiz tadı alamıyoruz.

Anlayacağınız bu sefer bir "ara albüm"den öteye gidemiyor bu konsept çalışma. Ama sırf isimlerinin hatrına uzun süreler yaraya tuz basar gibi dinleyeceğim bu hayalet hikayelerini. Benim hala umudum var, isyan etsem de istediğim kadar...

7 Mart 2007

60'LARDA BİR ÇAY PARTİSİ

Evimde oturmuş burnumu çeke çeke pencerenin önüne tünemiş kedileri izliyorum. Bahar geldikçe güzelleşiyor bu semt, ama bahar da nezle yapıveriyor adamı. Olsun, hoşgeldi... Bir kase sıcak şehriye çorbası ve burun damlası eşliğinde huzuru bulduğum şu saniyelerde bana eşlik edecek tek bir ses seçtim ve sizinle paylaşmaktır tek isteğim. Güneş yüzlü El Perro Del Mar, sen de hoşgeldin...

İsim İspanyolca'da "denizin köpeği" demek ama kızımız İsveç menşeili Sarah Assbring (soyadına tüküreyim bu arada). Huzuru simgelediğini düşündüğü El Perro Del Mar mahlasıyla kucağımıza düşen Sarah'nın 60'lara takılıp gitmiş şirin müziği ile adaçayı yudumlar, yogiliğe adam atar gibi bir sakinlik kaplıyor içinizi. Şeklen de fena halde Twiggy'ye benzemesi zaman makinesinin icat edilmiş olabileceği hakkında şüpheye düşürüyor beni.

Look! It's El Perro Del Mar! ve El Perro Del Mar adında yumuşacık iki albümü bulunan bu retronun minimalizmini de albüm isimlerinden farketmiş olmanız lazım. Ben Franz Ferdinand albüm isimlerine benzettim, aklımın bir köşeside de Nelly Furtado'nun Whoa! Nelly'si kaldı. Ama ünlemleri sevdiğime göre "Dikkat kaya düşebilir!" isimli bir albümü bile bağrıma basabilirim. Saçmalamalardan uzaklaşıp hemen El Perro Del Mar'a bakalım ve şarkı önermeye geçelim.

1- Party: İşte bu güneş yüzlünün en kuvvetli ışığı. Come on over baby, there's a party going on...
2- Dog: El Perro demişken bunun İngilizce'sini de anmadan edememiş kızımız belli ki...
3- Candy: Şeker şarkı Candy... Hepimizin önüne cicili bicili şekerler döküyor.

Neticede siz de dinginlik peşindeyseniz ve davullardan mavullardan sıkılmışsanız biraz temiz hava alın. Bunun için deniz kenarına mı inersiniz, benim gibi pencere önüne mi tünersiniz bilmiyorum ama her koşulda kulağınızda El Perro Del Mar tınlasın...

4 Mart 2007

Bu hafta sobermag.com'da Kaiser Chiefs yazımı bulabilirsiniz. İyi Ruby'lenmeler...
ACOUSTIC LADYLAND - CUTS & LIES

Cazın karanlık tarafa değil de ışıltılı tarafa geçişini kutlayacağımız gün bugündür. Saksafonların hüzünden uzaklaşıp neşeyle karışık bir sarhoşlukla çınladığı, konuk vokal olduğunu öğrendiğim hanım kızımızın klipte altmışlardan kopup gelmiş sarı elbisesiyle bünyemi bizzat sarstığı, aralarda verilen "es"lerle Franz Ferdinand, kalan kısmıyla kafası bin dünya olmuş Ella Fitzgerald kokan bu şarkının önümüzdeki aylarda fena halde hit olacağından eminim. En azından kendi pleylistimi coşturma konusunda plaketlendirilmesi gerektiği kesin...

İzleyin, izletin, dinleyin, dinletin.