27 Şubat 2007

HELSINKI'DE BEŞ MİNARE

Kuzeyden babam çıksa yerim mottosu farklı bir yol alıyor. Eskiden sadece memleket bazında kuzeyli diye çağırdığımız adamlar artık kıtalarına bakmaksızın kendilerine farklı bir şehir ismi koyup ortada salınıyor. İsveçli I'm From Barcelona'nın ardından bugün bir ters orantı var karşımızda. Ve bu sefer tombaladan çıkan babamız Avustralya doğumlu, Helsinki'den ilham alan bir mimar. Üstelik genlerine şükredeceğimiz kadar da fiyakalı...

En küçük yapıtaşımız olan notaların çocukluk hissi Architecture In Helsinki'nin başlıca karakteristiğini oluşturuyor. Şarkılar çoğunlukla süt gibi ve hatta ruh gibi geziniyor. Su sesi gibi dinlendirip kuş sesi gibi cıvıldatıyor.

2003 yılında debü albümleri Fingers Crossed ile zaman yolculuğuna başlayan grup bugün 2006 tarihli We Died, They Remixed ile virgül attığı bu yolculukta altmışlarla ikibindoksanlar arasında gidip gelmekte.
İncelememize altmışlar yelpazesinden bir örnekle, yani Maybe You Can Owe Me ile başlayalım. Tatlı The Velvets esintilerinin Psapp'le birleşmesinden doğan çocuk gibi bu şarkı. Cinsiyeti kız olsa gerek.
Hadi biraz el çırpıp yetmişlere kayalım. Baloncukların patlayıp durduğu The Owls Go'da sevimli bir genç kız vokali duyuyoruz. Fonda yöresel kaşık sesleri akordeonla dans ederken TRT çocuk korosu da baykuşları kovalıyor. Sanırsınız bir dağda bir tarladayız, sanırsınız bir yaşındaki çocuğun bile dile geldiği şarkıda torun torba göbek atmaktayız.
Haydi hop, ikibin bilmemkaçlara atlayalım Do The Whirlwind ile! Madem retro çağlarda yaşıyoruz, o zaman ikibin bilmemkaç dediğim dönemin birebir altmış kopyası olduğunu da belirtmeden geçmeyim. Ama elektroniğin altmışlarda kömür ütüsü manasına geldiğini düşününce işte bu yüzden bu şarkıya retro demek durumundayım, iki tarafa da ait değil çünkü. Ama çok şeker; yanaklarını sıkasım geliyor.

Devir çizgi film ruhunu koruma devri. O zaman I'm From Barcelona gibi sevdiğimiz bir grubun Helsinki'deki müzikal ikizinden gelen çağrıyı değerlendirmek gerekli. Sürrealist bir soyağacı gibi oldu farkındayım ama hepimiz Adem'den gelmedik mi sonuçta?

25 Şubat 2007


AYIK KAFAYLA OKUNACAK ŞEYLER


Blog'uma kardeş geldi. Bu hafta itibariyle başarılı haftalık onlayn dergi sobermag.com bünyesinde yer almaktayım. Henüz 3. sayısı çıkmış olmasına rağmen yazarlarının eve gönderilen çiçeklerden ve üstüne dökülen güllerden başını kurtaramadığı haberini aldım. Eh selebriti olmak için farklı bir ruh taşımak lazım neticede...
Bu sayıda Guillemots yazımı bulabilirsiniz. Bundan sonra daha neler neler de bulabileceksiniz.

21 Şubat 2007

MAYIS SIKINTISI

İlginçtir ki blog'umun mayıs sayfalarındaki bir çok yazı görünmemekte. Gugıl'a mı kızsam yoksa beni uyaran pek sevgili arkadaşıma mı teşekkür etsem yoksa Gugıl'ı mı dövsem diye düşünüp durmaktayım. O uçup gitmiş bahar yazılarımın link'lerini yeniden koyuyorum. Telefon rehberi gibi olacak ama olacak o kadar...

The Velvet Underground
http://gravesandslaves.blogspot.com/2006/05/muz-faydalidir.html
Blur
http://gravesandslaves.blogspot.com/2006/05/blur-nasil-bilirsiniz-blur-doksanlarda.html
Blonde Redhead
http://gravesandslaves.blogspot.com/2006/05/sariinin-adi-kizilin-tadi-blonde.html
Nirvana
http://gravesandslaves.blogspot.com/2006/05/genlik-hevesi-gibi-kokmak-nirvana.html
Babyshambles
http://gravesandslaves.blogspot.com/2006/05/eskileri-attik-petee-baktik.html
Joy Division
http://gravesandslaves.blogspot.com/2006/05/haz-dknleri-nden.html
Interpol
http://gravesandslaves.blogspot.com/2006/05/mzik-rgt-interpol-interpoln-pekok.html
Morrissey
http://gravesandslaves.blogspot.com/2006/05/senin-en-gzel-yerin-kafiyeli-szlerin.html
Muse
http://gravesandslaves.blogspot.com/2006/05/kayip-ilham-perisi-muse-iin-zayf.html
Placebo
http://gravesandslaves.blogspot.com/2006/05/dikkat-baimlilik-yapar-sene-96.html
Placebo Kavır Albümü
http://gravesandslaves.blogspot.com/2006/05/sleeping-with-ghosts-covers-placebonun.html
Franz Ferdinand
http://gravesandslaves.blogspot.com/2006/05/isko-fedaileri-tarih-kitaplarnn.html
Sid Vicious & Nancy Spungen
http://gravesandslaves.blogspot.com/2006/05/sidin-nancysi-nancynin-sidi-hayat-hep.html
Eternal Sunshine Of The Spotless Mind
http://gravesandslaves.blogspot.com/2006/05/eternal-sunshine-of-spotless-mind-joel.html

14 Şubat 2007

ÖL VALENTINE!

Pek kıymetli okurlar, yazarlar, çizerler... Hepinizin sevgililer günün kutlar, sevgilisi olanların bu kutsal günde kapı dışarı çıkmamalarını dilerim. Sinirimiz bozuluyor, asabileşiyoruz mütemadiyen.

Kendi kendime Placebo'nun Taste In Men'inden "I'm killing time on Valentine's, waiting for the day to end" dizelerini mırıldanırken tüm aşıklara "Love Will Tear Us Apart" armağan ediyorum. Ühühü...

7 Şubat 2007

RENKLİ UZAY DANSI

Asit çağını geçeli yirmi yıl oldu, ancak asit görünümlü indie rock yapmak şimdinin çocuklarının işi. Klaxons da bu neşeli, rengarenk gürültünün en göze çarpan temsilcisi. Eğer fosforlu pembe, yeşil, sarı kıyafetlerinizi giymişseniz ve ateşlemeye hazır konumdaysanız başlayalım.

2005 yılında kurulan grup damarlarında neon rengi kan dolaşan üç gençten oluşuyor. Bu güzel sanatlardan çıkma gençler (en azından biri) yarattıkları müzik ve renk devrimi ile "Turuncu Devrim de neymiş!" dedirtiyor. Londra'nın tozlu sokaklarında kurulmalarından yalnızca iki ay sonra plak şirketiyle sözleşme kapmaları Klaxons albenisinin bir kanıtı.

Eylül ayı civarında The Modern Way sayesinde tanıştığım grubun debü albümü "Myths Of The Near Future" Ocak ayının sonunda piyasaya çıktı. Bu sayede uzaylı gençlerin myspace'iyle yaşadığım birlikteliğe son verip albüm kokusunu çekebildim içime. J.G Ballard'ın ünlü bilimkurgu romanıyla aynı adı taşıyan albüm sci-fi ninnilerden oluşan bir müzik kutusu sanki.

Öncelikle adrenalin seviyesini bungee jumping+parasailing+Everest'e tırmanmaca olarak tanımlayabileceğim Golden Skans'in dinlenmesini salık vereyim. Klibiyle de neo-çılgın-disko-sirk ortamını şenlendiren ve simlerle kurdelelerle samimiyetimi arttıran şarkı altın rengi bulutlara çıkartıyor insanı.
Radiohead'in kutsal Paranoid Android'inden sample'lar içeren Atlantis To Interzone, klibinde gözünden fosfor yeşili sıvılar saçan bir adamın hikayesi anlatılmış "Allahımbunasılbirşarkıdırdansetmedenduramıyorum" lakabıyla andığım Magick, "I'll always be there for you my future love!" dizesiyle geleceğe selam çaktıran Gravity's Rainbow ve mahşerin dört atlısının dört nala kulaklarımıza daldığı Four Horsemen of 2012 albümün incilerinden yalnıca birkaç tanesi...

Yukarıda elli kere kliplerden bahsettim; fakat Klaxons'ı tanımak için gerçekten en büyük referansı bu görüntüler sağlıyor. İlk paragrafta bahsi geçen güzel sanatlar öğrencisi vokalist Simon Taylor'ın görsel zekası sayesinde iki gözüm bayram ediyor. Bir güzellik yapıp iki güzide klibi sizin de gözlerinize sokacağım; öyle oturmakla olmuyor bu işler sevgili müzikdaşlarım...

Ayrıca Myths Of The Near Future adlı bahsi geçmiş romandan bazı parçaların Klaxons üyeleri ağzından okunuşunu dinlemek isterseniz, bi danecik BBC Radio 1'ın bi danecik dj'i Rob Da Bank'in programına buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz. Beş altı gün sonra podcast'ini de indirebilirsiniz.

Vücudumu DNA sarmallarıma kadar sarsan Klaxons için her türlü övgü yavan. Koşar adım gelip tehlike saçacakları siren seslerinden belliydi zaten!

Golden Skans



Magick

2 Şubat 2007

BÖÖÖ

Neon Bible adlı yeni The Arcade Fire albümünün Mart ayında elimize geçeceği haberini almıştım; bugün de elimde koca bir tracklist durmakta. Bu albümü satın aldıkları kilisede kaydeden grubun Dracula ile Beetle Juice arası bir kayıt yaptığını düşlemekteyim. İlk singıl "Black Mirror" da tam geceyarısı sineması tadı veriyor zati.

Karanlık güçlerin katkıda bulunduğu sözler, derinden gelen org sesleri... Öcüler, ecinniler, gulyabaniler...

Alın bakalım çocuklar, dökmeden yiyin:

1 Black Mirror
2 Keep The Car Running
3 Neon Bible
4 Intervention
5 Black Waves/Bad Vibrations
6 Ocean of Noise
7 The Well And The Lighthouse
8 (Antichrist Television Blues)
9 Windowsill
10 No Cars Go (ilk albümden çalmaca)
11 My Body Is a Cage

1 Şubat 2007

BEŞ ŞARKIDA PSAPP

Hi: Suda sektirilen birkaç taş. Belki yağmurda sarı itfaiyeci çizmeleriyle şap şup su birikintilerine dalan çocuklar. Büyükler? Hepimiz gitmek istiyoruz aslında, gidip yeni insanlarla tanışmak. Selam buradan henüz tanımadıklarıma, taş sektirelim mi beraber?

About Fun: Yüksekçe duvarın üstüne tünemiş kız çocuğu pötikareli eteğini havalandıran rüzgara aldırmadan ayaklarını sallaya sallaya oturuyor. Elinde sımsıkı tuttuğu cam şişeden höpürdete höpürdete soğuk sütünü içmekle meşgul. Kırmızı beyaz pipette salınan beyaz damlacıklar...Gözleri tepesinden uzanan bol çiçekli elma ağacında. Mevsim ilkbahar. Ağacı sallıyor, kucağında milyon çiçek. Bu kız ben olsam; elimden tutup filleri izlemeye götürse beni babam.

Tricycle: Kucakta oyuncaklarla birden The Sims karakterleri gibi büyüyüvermek. Ayrılıklara hazır değilken, ağır kaldıramazken, daha dört tekerlekli bisikleti öğrenmeden iki tekerlekli bisikletten düşmek...

Calm Down: Rüzgar çanı mırıl mırıl ama havada şimşekler. Kitap resimli ama savaştan çıkmış resimler. Sakin olsa dünya, ben uyusam biraz. Sessiz olsa...

Cosy In The Rocket: Lost şarkısı olmalıymış bu, dizideki bütün diğer şarkılar boşuna.
Nobody knows where they might end up
Nobody knows
Nobody knows where they might wake up
Nobody knows

BEŞ MADDEDE PSAPP

Kimlik: Kız tarafı küçüklükten beri caz plaklarına sarılarak uyuyan pamuk prenses Galia Durant, erkek tarafı Einstürzende Neubaten'la çalışma şansına erişmiş kurbağa prens Carim Clasmann. Evleri Londra'da...
İki albümleri var: 2004'ten "Tiger, My Friend" ve 2006'dan "The Only Thing I Ever Wanted"

Toytronica: İkilinin müziğine verilen isim. Oyuncak elektronika anlayacağınız. Çünkü ikili hala çocuklukta kullandıkları orgla müzik yapıyor; diğer enstrümanlar ise Playskool gitarları, Helvacıoğlu flütleri, sevimli kedileri ve nerede beslediklerini bilmediğim Brunhilda isimli tavukları. Pembeye boyanmış olsa gerek tavuk, bir de hiç detone olmuyor maşallah.
Bu dalın diğer bir can ciğer ismi Cocorosie.

Kediler: Grubu insanlardan daha çok etkilemiş canlı grubu. Kliplerinde, albüm kapaklarında, konserlerinde ve canlı canlı albümlerinde kedi kullanan Psapp'in myspace adresinde "sevdiğiniz müzisyenler" kısmına göz atıldığında kikirdiyor insan. "Örmek"ten örnek: Einstürzende Catbauten (Neubauten), Godspeed! You Black Cat (Emperor), Talking Cats (Heads), Catwerk (Kraft), Catlaus Nomi (Klaus), Catney Love (Evet, Courtney)...
Ayrıca grup isminin de nereden geldiğini çözmüş değilim, bence işin içinde yine tırmık var. Pısep... Kedi gibi mi? Pısep... Yılan gibi? Pısep... Söylemesi çok zevkli.

Diziler: Grey's Anatomy'nin jenerik müziği olan Cosy In The Rocket bin milyon ödül almıştır. Ayrıca ca'nım kanamalı çatlamalı patlamalı dizi Nip Tuck ve ulan hala izlediğim The O.C'de de çalmışlıkları yok değildir. Lost'ta çalsınlar.

Türkiye: 2006'da İstanbul'daydılar. Ağlamaklıyım. Gidememiştim. Yine gelseler de iki elimi kana sokup gitsem. Hem konserlerinde ev yapımı mini mini simli kediler atıyorlarmış; bir arkadaşım yakalamış hatta. Kıskançlık?