5 Kasım 2006

ÜŞÜDÜM ÜSTÜMÜ ÖRTSENE ANNEM

Boş vaktin 1/24 olduğu zamanları bilirsiniz. İşten kaytarmak için atmayacağınız takla yoktur. Tam da böyle bir zamanda, ani karar mekanizmam sayesinde aldım İklimler biletini ve sorumluluk duygusunun verdiği huzursuzlukla koltuğa yerleştim.

Nuri Bilge Ceylan'a ait Fibresci ödüllü Cannes portakalı İklimler, fragmanındaki buz gibi görüntülerden uzak bir filmmiş meğer. Deniz kenarına iliştirilmiş eski bir dost muhabbetiyle açılan perde ilk dakikadan yakalıyor insanı. Dil öyle samimi ki sanki elinizde bir kamera, sandalyeye oturmuş da bu muhabbeti çekiyormuşsunuz gibi. Burada oyunculuğu fena halde eleştirilen Ceylan'ın avukatlığını yapmak durumundayım. Hem Uzak'ta gördüğüm Ceylan'dan daha başarılı bir oyuncu duruyor karşımda, hem de senaryo spontane işlediğinden takılmalar veya yapmacık diyaloglar yok. Ayrıca özellikle ilk yarıya hakim kara mizah öğeleri, anne baba veya öğretim görevlisi muhabbeti gibi, içten bir gülümseme nedeni oluyor.

İkinci yarıda ise filmin asıl konusu sessiz sedasız işlenmeye başlıyor. Terkedişler, başlangıçsızlıklar...
Peşinden kilometrelerce uzağa gidip yalvardığı kadının gözüne baka baka yalan söyleyen bir adam. Soğuk, Ağrı, kalp ağrısı, minübüs sahnesinin çarpıcılığı, birden biten ya da bitmiş gibi görünen bir hikaye, insanın hem içini hem dışını üşüten binbir ayrılıkla dolu bir sahne kareler hakkında hem gözünüzden hem de zihninizden geçiyor.

Filmin Ceylan dışındaki oyuncuları ise durgun güzelliğini özellikle karlı sahnelerde aklımıza işleyen Ebru Ceylan ve hafif meşrep Serap rolündeki Nazan Kesal. Özellikle filmdeki en çarpıcı sahne olarak akla kazınan, Irreversible'dan sonra gördüğüm ikinci rahatsız edici cinsel münasebet sahnesindeki rolüyle Kesal'in hakkını Kesal'e vermek lazım. Ve elbette çatalını sergileyen fındık fetişisti N.B Ceylan'ı da cesaretinden ötürü kutlamak. Animal Nitrate dedikleri bu olsa gerek; adam karısından soğumuş herhalde.

Karla kaplı film bittiğinde dışarı çıkıp Ankara'ya yağan ilk karı görmek ise bu güzel kareleri tamamlayan perdedışı sondu. İroniyi de severim tesadüfleri de. Ama bu kadarı da fazla!
Nuri Bilge Ceylan'ın cebimize sıkıştırdığı teşekkür mahiyetli hediye paketleri gibiydi bu kar taneleri. Ağzımın kenarına tüneyen bir damlayı yutup gülümseyerek ben de Ceylan'a teşekkür ettim. Hem günümü güzelleştirdiği, hem iklimimi değiştirdiği için...

Hiç yorum yok: