15 Temmuz 2006

MÜSAİTSENİZ ANNEMLER...

gece gece uykumdan uyandım, bir bardak su içip yeniden uzandım yatağa ve düşünürken düşünürken iş dönüp dolaşıp kendi mazime geldi, küçüldükçe küçüldüm zihnimde. işte o sırada aklıma "bizimkiler" ve tantanası düşüverdi. bir beyin fırtınası örneği okudunuz, bunu alana yanında kendi hatıraları da bedava...

bizimkiler, 80 kuşağının, az da doksanların, türk işi dallas'ıydı. ancak elbette bahsettiğim yalnızca popülerliği, yoksa şevket ile şükrü'nün şirketinin ceyar'ınkinin cirosu yanında mahalle bakkalı gibi kaldığı açık.
dizi, insanların iletişimini pencereden sürdürdükleri çok eski zamanlarda kalmış gibi; türkan hanım'ın çikolatalı kahvesinden içmeyi farz edinmiş, dedikoducu cafer, cafer'in kayınpederi halil (söyleyin kim hatırlamaz ki "halil pazarlama" melodisini), asker emeklisi kıvamındaki apartman yöneticisi sabri bey, karısı ayla hanım, ayla hanım'a platonik "yumuşak yumuşak ve dumkof halis",babası davut, annesi "nein davut!", horozu kolunun altında çöp kamyonu kaportanın üstünde "katil", katilin bir küs bir barışık ortağı "tak tak", pencere pervazı sarhoşu "benim adım cemil", sabri bey'le beraber en nefret edilen karakter olan ergun bey, ali, leyla hanım, bilge ve niceleri...

pazar günlerinin banyo sonrası keyfiydi bizimkiler; belki de çocukların ve ailelerin beraber izlediği, senelerce bayramlarla beraber ahalinin sahip olduğu tek gelenekti. anneye neden kahvaltıda hem çay hem de portakal suyunu aynı anda getirmediği sorulur, nazan'ın eve ayakkabıyla girilmesine izin vermesine şaşılır, sekreter demet'e ve şevket'in oğlu cem'e güzel-yakışıklı olduklarından dolayı hayranlıkla bakılır, dizideki tüm klişe cümleler art arda sıralanırdı dillerde. akıldan çıkmayan jenerik dahi televizyonun bir işe yaradığının en büyük kanıtlarındandır herhalde...

bizimkiler "çocuk olmak" demekti "çocuk kalmak" değil. kalabilseydim geçtiğimiz aylarda televizyonda yeniden izlediğim bir bölüm sonrası tiryakiliğim sürerdi. ama çiçek dalında, dizi yılında güzeldir. bazen çocukluğa kaçıp uykuyu kaçırmak da ancak böylesi anlarda keyiflidir.

Hiç yorum yok: