4 Haziran 2006

AZAR AZAR, AMAN BU NASIL YAZAR?

Ben zamanında bu diyarlarda "Nick Hornby"yi anmış mıydım?

Hornby, İngiliz olup İngiltere insanının soğuk nevale karakterine pek zıttır. İroniden anlar ve bunu en iyi şekliyle anlatmayı başarırır. Karakterleri genellikle sıradan insanlardır; ancak kesinlikle sıradan hikayeleri yoktur. Ör: "About A Boy", "High Fidelity", "How To Be Good"

Aynı zamanda müzikle de yakından ilgilidir. Bruce Springsteen'e hasta olup Morrissey'i sevmemesi en büyük eksikleri olsa da yine de hiç de fena değildir. Tamamen şarkıları anlattığı bir de kitabı vardır: "31 Songs"

Ayrıca yine "High Fidelity" müzik kitabı sayılabilir; zira hikaye bir müzik dükkanında geçmekte ve adamın başına gelen ne varsa arkada muhakkak bir fon müziği çalmaktadır. Kaliteli cinsinden hem de...

On parmağında on marifet yazarımız aynı zamanda futbola da düşkündür. Bunu nereden anlıyoruz? Anılarını anlattığı "Fever Pitch"den.
Hornby bu kitapta tuttuğu takım Arsenal başta olmak üzere neredeyse gittiği tüm maçları anlatmakta, İngiltere'nin ve dünyanın futbol tarihine esprili bir yaklaşım sergilemektedir.

Bitti mi? Bitmedi.
Kendisi aynı zamanda bir süreliğine editörlük yaptığı bir dergiye yazdığı kitap eleştirilerini de "The Polysyllabic Spree" adlı kitapta toplamıştır. Bu kitapta Hornby'nin özellikle Dickens'ı andığı kısımlar kusursuzdur.

Şimdilerde yeni kitabı elime düştü taze taze: "A Long Way Down".
Dibe vurmuş ya da hala düşen insanların mecazdan uzak, gerçek düşüşlerini anlatıyor(muş) kitap; zira kahramanların hepsi intihara hazırlanmaktaymış, bir nevi "Boğaz Köprüsü, bariyer öyküsü" anlayacağınız... Daha taze dedim ya hani, okumaya da birazdan başlarım. Ama sanmayın ki sevmem;ben Hornby konusunda yüce bir önyargıya sahibim.
Johnny Depp de kitabın film haklarını alıp kenara koymuş ki iyiden iyiye arttı merakım...

Tahmin ettiğiniz üzere tarafımca en sevilenlerden "Nick Hornby". Anlamadıysanız vurun kafanızı bir yerlere, kendinize gelin, sonra da bir koşu bir kitapçıya girip "High Fidelity" alın. Pişman kalırsanız Hornby'ye mektup yazarsınız; para iadesi yapıyor.
Ama ben aracı olmam.

(Bu yazıya eşikaltı mesaj yerleştirilmiştir: Hornby okuyun, Hornby okuyun, Hornby okuyun, Horn...)

2 yorum:

ugur parildak dedi ki...

Ben nick hornby ile yaklasik 6 sene oncesinde tanistim. o zamanlar her sabah uyandigimda gelecekte yapacagim meslek degisik oluyordu. bir gun tiyatrocu, bir gun bakkal, bir gun muzisyen bir gun yazar oluyordum. iste tam olarak tir soforu olmayi istedigim bir gun denk geldim nick hornby'ye. ölümüne sadakat.

bir solukta okuyup bitirdim. sonra ikinci bir solukta yeniden okudum. bruce springsteen ile tanistim, en sevilen bes sarkinin "evde ve yolda" olmak üzere ikiye ayrilmasinin normal oldugunu kesfettim.

sonra about a boy.. ozellikle bir kizi sevmek, imkansiz bir kizi sevmek üstüne yazdiklariyla hayatimda ilk ve son kez reddedilmemi sagladi. sonrasinda fever pitch. futbolu entellektuel acidan da sevebilecegimi gosterdi bana. dedigim gibi nick hornby hayatimin belli bir kosesini sekillendiren adamlardandir. digerlerini baska zaman anlatabilirim. simdi dusununce bu adamlari okuyup nasil hala sokaklara dusmedim merak ediyorum..

bakin mesela ben yazabilirdim asagidaki alintiyi, veya ben yazdim diye uydurabilirdim.. fever pitch'den:

"ne dusunuyorsun, diye soruyor?
bu noktada yalan soyluyorum. martin amis hakkinda ya da gerard depardieu hakkinda ya da isci partisi hakkinda bir sey dusunmuyordum. gelin gorun ki, obsesiflerin secme sansi yoktur, bu gibi durumlarda yalan soylemeleri elzemdir. eger her daim gercegi soyluyor olsaydik, gercek dunyadan kisilerle olan iliskilerimizi muhafaza etmemiz imkansiz hale gelirdi. arsenal videolarimiz, orijinal stax plaklarimiz ve kral charles tipi kopeklerimizle curumeye birakilirdik, ve iki dakikalik gunduz duslerimiz ta ki islerimiz kaybedene ve banyo yapmayi, tras olmayi ve yemek yemeyi birakana dek uzadikca uzardi, ve kendi bokumuzun icinde uzanip 26 mayis 1989 gecesinin david pleat'in uzman yorumunu da iceren sunumunu butun kalbimizle ezberleyebilmek icin videoyu tekrar tekrar geriye sardirir dururduk.
gercek su ki: herhangi bir gunun korkutucu olcude buyuen araliklarinda, ben bir moronum."



ben bi sekilde kariyer sekillenmesini kanat atkaya'ya benzetmekteyim nick hornby'nin.. bekleyip gorucez..

ezgi dedi ki...

hornby tam işçi sınıfı prensi.. anlattığı her hikayede muhakkak yoldan geçen insanları kullanıyor ki böylece herkesin ilginç bir hikayesi olabileceğini kanıtlıyor.

kanat atkaya benzetmesinde ise sizinle tamamen hemfikirim. şöyle ki kanat yurdumuz dahilindeki nick hornby taklididir, jargounu birebir kullanması en belirgin kanıtı...
kendisi de zaten bunu inkar edici bir açıklama yapmak yerine genelde ""evet ya büyük adam" diye anar horby'yi.. terbiyesizlik diz boyu..