30 Haziran 2008


GUILLEMOTS NE BİÇİM İSİM

Evvel zaman içinde kalbur saman içinde, bir tutam deniz kuşunun uça uça nice kıyılar dolaştığı ve her dalgadan bal aldığı, bu balları da bir güzel kaynatıp ortaya sevimli, şirin, bal küpü şarkılar çıkardığı bir zaman dilimi varmış. Bu zaman dilimine şanslı dinleyiciler de ortak olurmuş. Hikayeyi nereden mi biliyorum? Karşınızda Guillemots!

Mevsim sonbahar iken sayfalarını bizzat parmağımla çevirdiğim Uncut dergisinde gördüğüm neşeli bir reklam sayesinde Guillemots'un davetine uydum. Kendimi internet sitelerinde bulduğumda müziklerini karınca kararınca duymuştum aslında; ancak ilk bakışta aşık olunabiliyormuş demek ki. Şöyle ki animasyonun cirit attığı, koca kafalı bir çiftin ve hatta solucanların "Kurabiye kadar tatlıyım, beni ye beni ye!" diye çırpındığı bu siteyi gezerken kalbim pıt pıt atmaya başlamıştı bile.

2004 yılında Britanya'da kurulan dört garip isimli gencin (Fyfe, Magrao, Greig ve Addams Ailesi çıkışlı Aristazabal) hiç garip olmayan birleşimi ilk meyvesini 2006 yılında verir. Through The Windowpane adlı bu debü sayesinde ödüllerin şahı Mercury Music Prize adaylığına kadar yol alan grubun bu çıkışı aslında sürpriz yumurtadan çıkmış değildir. Parlamalarını sağlayan Annie Let's Not Wait ile Annie'den ziyade müzik otoritelerini etkilemeyi başarırlar.

Evet, Annie için dünyanın en eğlenceli şarkılarından birini yapmış olabilirler. Ama asıl maharetleri kainatın da en ironik aşk şarkısını yapmış olmaları: Made Up Love Song.

Bahsi geçen bu şansonun özelliği romantik sözlü romantik baladlarla dalga geçmek için yazılmış olması. İronisi nerede peki? Ta kendisi naif bir uydurma aşk şarkısı! Sözleri bir Mustafa Sandal söz dizimi saçmalığında olabilir fakat içimizi yakmıyor da değil. Ejderhalardan tutun da köşede duran kanepeye kadar sevgi dolu anlamlarla yüklenmiş bu melodikayı sevmeyen çatlasın.

Saydıklarım haricinde We're Here ve Trains To Brazil de taptaze güneş ışığı yollayacak kalbinize. Güneş giren eve doktor girmez derler; ne yapacağınız belli öyleyse...

Sobermag - 25.2.07

Hiç yorum yok: