8 Ağustos 2006

BİR DAHA ÇAL SUFJAN!

bakın size küçük emrah hikayelerini aratmayan bir adamdan bahsedeceğim şimdi: sufjan stevens

sufjan daha birkaç günlükken biyolojik annesi tarafından bir evin önüne bırakılır. kundağında elbette "ona iyi bakın" yazmaktadır. maddi durumu hiç de iyi olmayan yeni ebeveynler yine de bu yavrucağı alır, evin diğer üç çocuğuna kardeş olarak belletir ve ona bir islam kahramanı olan ebu süfyan'ın adını verir. işte bu hikaye tam da michigan'da, yani sufjan'ın daha sonra adına koca bir albüm yapacağı şehirde geçmektedir.

bu roman karakterlerine taş çıkartacak halk ozanının hem yürek dağlayan, elliot smith tadında hem de "e ama oturmaya mı geldik?" bazlı şarkıları mevcut. hristiyanlık temalarını, tanrı inancını, ailesine duyduğu şükranı ve belki de tek handikapı olan fakat yine de kusur sayılmayan vatan aşkını şarkılarına bol bol yansıtan stevens'ın aynı zamanda neredeyse tamamını kendi çaldığı şarkılarında bir büyük pay da banco, zurna gibi ortadoğu müziğine çok yakın enstrümanlara ait. yani stevens, evrensel müziğin abd şubelerinden belki de en işleği...

tabii bu işleklik durumu kendisini albüm sayılarında da göstermekte. 2000'den beri her yıl bir albüm çıkartan stevens, en çok da kafayı takmış olduğu "50 eyalet" projesiyle merak uyandırıyor. bu proje kapsamında abd'nin 50 eyaletine birer albüm çıkaracağına yemin etmiş adamımızın şu an "michigan" ve "illinois" için yaptığı iki adet cillop gibi albüm bulunuyor.eğer bu iki eyaleti gezecekseniz haritaya ihtiyacınız yok; alın sufjan stevens şarkılarını, kulaklığınızı takın ve bırakın bu müzikli rehberiniz sizi dolaştırsın. zira albümdeki şarkıların tamamı bu şehirlerin tarihi, doğal, insan öykülerini anlatıyor.2007'de ise oregon, rhode island yahut minessota'ya düşecek yollar...

stevens'la bağ kuracaksanız "they are the night zombies! they are neighbors! they have come back from the dead! ahhhh!" ile başlayın derim. isim morrissey şarkılarına meydan okuyacak kadar uzun olsa da daha çok görecekseniz bu satır dolusu adlardan.
ardından arcade fire tadındaki "chicago" ile tepeden bir izleyin şehri. sonra "demetrius"a geçin ve tam ortadaki zurna taksimini dinleyin; köklerinizi hissedin ve göreceksiniz bağımlısı oluvermişsiniz.

aslında kimi kandırıyorum ki? hepsini alın, hepsini yutun, zerre kalmasın!
bu adamın hikayelerini dinlememişseniz daha da müzik dinlemeyin...

Hiç yorum yok: