2 Mayıs 2006





MUZ FAYDALIDIR... KULAKLARA...

Yeraltından kadife notlar eşliğinde gelen, 60'ların değeri sadece Warhol ve bir avuç Factory çocuğu tarafından bilinen keşfedilmemiş altın madeni "The Velvet Underground", ayakta durabildiği süre içinde değil de "öldükten" sonra değeri anlaşılmış gruplardan...

"Problem çocuk" Lou Reed ve "çalışkan çocuk" John Cale'in "Bir grup kursak da sadece kendimize çalsak" mantığıyla hayata geçirdiği sadomazoşist bir kitabın isminden çalınma "The Velvet Underground"un günümüzün kültleri arasında listebaşı gruplardan olacağı elbette kimsenin aklından geçmezdi. Öyle ki grubun genişlemesi dahi dost dedikleri insanların el vermesiyle oluşmuştu.

Birkaç konsere çıkmış fakat adı sanı duyulmamış The Velvets'ın yıldızı, kendilerini tesadüfen izlemeye gelen Andy Warhol'la parladı. Ancak yıldız belli ki kutup yıldızı olmaktan pek uzaktı. Öyle ki iş albüm çıkarmaya geldiğinde perkisyoncu Angus Maclise "Ben sanat için para almam!" diyerek grubu terketti. Yerine gelen huysuz ve tatlı kadın "Maureen Tucker"la yoluna devam eden The Velvets aslında pek de isabetli bir iş yapmıştı; zira duyup duyabileceğiniz en tatlı şarkılardan biri olan "After Hours"daki çatlak ses tam da Maureen'e aitti...

Andy Warhol, menajerliğe gelir gelmez grupta bir eksiklik olduğunu söyleyip bu eksikliği alman şarkıcı "Nico"yla doldurdu. Ancak o günün eksikliği ikinci albümün fazlalığı oldu ve muz kapaklı "The Velvet Underground and Nico" albümünün iki tarafı birbirinden ruhen kilometrelerce uzağa düştü. Ve Warhol'la Nico bavullarını toplayıp fabrikalarına döndü.

Ardından çıkan White Light/White Heat albümünde bu sefer kabak John'un başına patladı. İkili övgülere rağmen para kazanamıyor, kısacası alkış karın doyurmuyordu. Reed ve Cale artık farklı dillerden konuşuyordu. Bundan haz etmeyen asabi tohum Lou bu sefer John'a kapıyı gösterdi. John bestelerle dolu sepetini koluna takıp gitti.

Bundan sonra The Velvet Underground'a da "underground" gözüktü. Grup bir süre başka insanları içine sokup çıkardıktan sonra popüler olamamaktan şikayetçi Lou Reed günü birinde, henüz grup yeni albümünü tamamlamadan grubu dağıtma kararı aldı. Ve efsane başlamadığı gibi bitti.

Sene 1990 deyince grup Lou ve John önderliğinde yeniden birleşse de tadları bir kez kaçmıştı ve birkaç şarkılık bir albümle bir iki konser sonrası yollar yeniden ayrıldı. Bu gitarist- vokal anlaşmazlığı artık sizlere tanıdık gelmiş olmalı...

Fakat kağıt üzerinde kısa ömürlü Velvets, bugüne kadar aralarında Placebo, Morrissey, David Bowie, New York Dolls, Radiohead, Sonic Youth, Nirvana, Siouxie gibi isimlerin de olduğu onlarca kişi ve topluluğa ilham periliği yaptı. Yani "ataların atası" oldu. Peki bunu haketmiş miydi? Sonuna kadar... Zira idol bellediğim "Edie Sedgwick" için yazılan "Femme Fatale" başta olmak üzere Venus In Furs, Crimson and Clover, Pale Blue Eyes, All Tomorrow Parties, Stephanie Says, Sister Ray gibi şarkılar yapmışsanız hatırlanmanız farzdır.

Eğer The Velvet Underground dinlemişseniz zaten hala dinliyorsunuz demektir. Ancak duymamışgillerdenseniz muhakkak bir yerlerden başlayınız. Ne de olsa yukarıda sayılan grupların ve en önemlisi Warhol'ın bir bildiği vardır değil mi?

Hiç yorum yok: