2 Mayıs 2006

BLUR'Ü NASIL BİLİRSİNİZ?

Blur, doksanlarda başını alıp yürümüş britpop akımının yüzü ak temsilcilerinden...di...

El üstünde tutulması farz bir gitarist (Graham Coxon) ve ayak altında tutulması farz bir vokalist (Damon Albarn) tarafından 80'lerde kurulan grup genişlemiş, büyümüş, 1994 tarihli "Parklife" albümüyle bir anda İngiltere'nin ve ardından dünyanın ilgisini çekmiş, bu albümden çıkan "Girls& Boys, Parklife, End of a Century" gibi şarkılarla popülerliğini doruğa çıkartıp saydığım ilk iki şarkıyla "dans deyince akla şıp diye gelenler" listesine giriş yapmıştır.
Zaten hayatta şu iki şarkıda yerinde duranın eğlenme yeteneğinden şüphe etmek lazım: Pulp- Common People ve Blur- Girls& Boys.
Ayrıca bu dönemden itibaren Oasis’le Galatasaray- Fenerbahçe rekabetine benzer bir hadise yaşamış, fırsat bulunan her ortamda iki grup birbiriyle karşılaştırılmıştır. Peki sonuç nedir? Kanımca Blur Oasis’i on yüz bin milyon kez katlayabilir…

Bu albümden iki albüm sonra Blur yeniden doğmuş, uğursuz sayı "13"ü alıp allamış pullamış ve kendilerine asıl uğur getiren albümü çıkarmıştır. 13'de yer alan "Coffee & TV", ömr-ü hayatımda en sevdiğim klip olup süt kutularına karşı derin bir sevgi duyma nedenimdir (Nerede bizim SEK'ler Pınar'lar nerede Blur'ün kanatlı süt kutusu...). Bunun dışında "Tender, No Distance Left to Run" gibi şarkılar da grubun yapmış olduğu en iyi besteler arasındadır. Defalarca dinlenip bıktırmama özelliğine sahiptir.

Ancak çanlar Graham Coxon'ın gitmesi için çaldığı vakit Blur'e olan olmuştur. D"e"mon Albarn, Coxon'ı gruptan kovup "Elektronik müzik diye bir şey varmış galiba..." dediği vakit Blur tarihe karışmaya pek yaklaşmıştır. Nitekim Coxon'sız albüm "Think Tank" ile ne istediği başarıya ulaşmış ne de eski popülerliğini yakalayabilmiştir. Oh olmuştur! Hatta Graham gözlüklerinin ardından bakıp "Think Tank" albümü ile ilgili şu muhteşem sözleri sarfetmiştir: "Artık Blur'de olmadığım için Tanrı'ya şükrediyorum."

Ben de elimin altında Parklife ve 13, aklımda "asıl Charmless Man" Damon'ın kaltak Justine'le kırıştırma hikayesi, ellerimi klavyeden çekiyorum.

Hiç yorum yok: