17 Temmuz 2007


AY PEK SESSİZSİN JENS !

Bugün doğumgünüm. Bu nedenle blogumda pek özel bir isim ağırlayıp kendime hediye sunmaya karar verdim. Gerçi bu durumdan herhangi bir çıkarım yok ve üstelik Jens Lekman'ı dinlerseniz asıl hediyeyi siz kapmış oluyorsunuz ama en nihayetinde sayfalarımda Jens ile ilgili kelimelerin nefes alacak olması bile benim için mutluluk sebebi. Öyleyse şimdi parti zamanı!

Parti zamanı dedim de herkes disko topunu çevirip neon ışıkları yakarak Cumartesi Gecesi Ateşi'nde terlemeyi düşünüyor olabilir. Ama hayır, benim partim mental yaşı 75 ve üzeri olanlar için tasarlandı. Hafif müzik eşliğinde salınırken beyaz şarabını yudumlayan ya da plakların başında bağdaş kurup oturararak kendini sohbetlere kaptıran insanlar bekliyorum. Ve mikrofonda Jens... Komik adam, huzurlu adam Jens... İsveç'ten ısmarlamayı düşündüğüm bir avuç jelibondur Jens...
Kuzey kanlıları severim. İşte yemyeşil dağlardan mandoliniyle yuvarlanarak gelen bu süt delikanlı da damarında kuzey kanı taşıdığından olsa gerek daha duymadan, sadece adına tav olarak merak saldım kendisine. Sonra ufak tefek vücuduna geçirdiği yakası ilikli gömleklerini, yana ayrılmış saçlarını ve mandolinini görünce bünyesine bonzai muamelesi yapıp evin köşesinde tutmak istedim. Tıpkı zamanında Jens'e pek benzeyen Beirut kardeşimize yaptığım gibi...
Ve nihayetinde sen gel Pocketful Of Money isimli şarkısını dinleyip "ama ama bu ses, bu ses su sesi kadar yumuşak" diye mırıldanıp şarkıyı on yüz bin kez dinlemeye başla! "Cebim para dolu, bu gece hepsini harcayacağım, henüz adını dahi bilmediğim bir kıza" sözleriyle açılan şarkının özellikle sonlara doğru takındığı havayı soluyarak büyülenmiştim; bariton sesli arka vokale eşlik eden Jens, yanan kalbine dem vurarak bağırıp çağırıyordu. Eh dostlar, böyle başlayan hikaye git gide büyüdü durdu içimde ve bugün karşınızda tüm samimiyetimle durarak diyorum ki poster-çıkartma biriktirebilecek kadar fanatiğim artık...

Jens 2004 yılından beri piyasada salınmakta. Önce 2004 yılında When I Said I Wanted To Be Your Dog albümünü çıkarıyor; bu albümden You Are the Light (By Which I Travel into This and That), Maple Leaves, Tram #7 to Heaven ve If You Ever Need a Stranger (To Sing at Your Wedding) gibi muazzam şarkılara imza attıktan sonra biraz biraz serpiliyor. İsveçli diğer favorim El Perro Del Mar ile çıkardıkları kısaçaların ardından ca'nım müzik şirketi Secretly Canadian ile anlaşarak köklerini biraz daha müziğe salıyor. Özellikle If You Ever Need a Stranger (To Sing at Your Wedding) adlı şarkının sahip olduğu Ümit Besen - Nikah Masası havası sanırım Jens'in melankolik, içine kapanık ve kadından kızdan en az yüz metre uzak durumunu kanıtlıyor. Dip ve ayıp not: Kendisi halen bakirmiş efendim, Freud'a havale ediyorum.
2005 yılına gelindiğinde ise tapılası isimli toplama albüm Oh You're So Silent Jens kaçıyor kulaklara. Toplama dediysek kısaçalar toplaması bu. Jens'in daha önce çıkardığı 3 EP'den alınan örnekler birleşerek naif ve kırılgan bir Voltron oluşturuyor. Jens'in sessiz sakin oturarak seslendirdiği bu albümde özellikle bir şarkı var ki kendisini anam babam kardeşim eşim dostum yoldaşım kadar seviyorum: F- Word. Kibarlığı nedeniyle fuck'a f-word, bullshit'e de bs diyen güzel insan, kuş sesleriyle çevrelenmiş şarkının nakaratını şöyle şekillendiriyor: F-word F- word / Pardon my French/ But it's bs bs... Ah ben bu aristokrat ruhlu İsveç köylüsünü sevmeyim de ne yapayım!
Yine bu albümden çıkma şarkılardan Black Cab, evini kaplumbağa misali sırtında taşıyan fakat yatağını özleyip duran insanları anlatıyor. Bir postmodern hikaye tadındaki I Saw Her in the Anti-War Demonstration, Shakespeare eserlerine göz kırpan ikileme A Sweet Summer's Night on Hammer Hill ve Another Sweet Summer's Night on Hammer Hill gibi şarkılar da bu güzide albümü alıp çerçeveletmeye sebep doğuruyor.

İsveçli bir arkadaşımın dediğine göre bugünlerde yeni bir EP çıkaran Jens, bu EP'deki şarkıları (bkz. süper düper Friday Night at the Drive-In Bingo) konserlerde dostlarına söyletecekmiş. Dostlardan hatırladığım The Concretes üyesi Victoria Bergsman var misal. O konserlerde bulunamayacağım için derdimi tasamı buraya döküyor ve beslediğim kıskançlık tohumlarını ta da dibime gömüyorum. İçimdeki müzik aşkı bambaşka, Jens Lekman Jens Lekman çok yaşa!