23 Mayıs 2007


RAOUL IS A ROBOTIC MONSTER

Pek muhterem okur kitlesi,

Geçen cuma bildiğiniz ve bilmediyseniz de günde iki bin defa söylememiz nedeniyle öğrendiğiniz bir konser gerçekleşti: The Automatic.

Neo Discotheque'in bize verdiği yetkiye dayanarak Sober'dan Çınar, Hakan ve ben çok keyifli bir röportaja imza attık. Grup üyelerinden Rob ve Frost (biz James diye çağırıyoruz, kanka olduk heh) ile gerçekleştirdiğimiz ve müzik harici her türlü konuya dem vurduğumuz bu röportajı pazar günü 16. sayımızda okuyabilirsiniz. Hatta yukarıdaki fotoğrafı inceleyerek nasıl bir dayanışma içine girdiğimizi, Türkiye- Galler dostluğunu görebilirsiniz. Fakat ben şimdi konseri anlatacağım sizlere...

DJ Ahmet Musluoğlu'nun The Gossip'ten tutun da She Wants Revenge'e kadar geniş bir skalada çaldığı süper müziklerle başladık geceye. Ön grup Suitcase'in ismini daha önce sıkça duymama rağmen sahnede izleme fırsatı bulamamıştım. Buldum ama keşke bulmasaymışım. The Automatic'i heyecanla beklediğimizden midir yoksa artık gecenin 1'ine gelmiş olmamıza rağmen konserin başlamamasından mıdır bilinmez ama seyirci olarak komple sıkıldık, bunaldık, bayıldık; sıkılmaktan bunalıp bayıldık hatta... Fakat solistleri Deniz'in Hugh Grant'e benzediğini düşündüğümden (sadece ben benzettim de hadi neyse) kendi pembe beynimde müthiş eğlenceli sekanslar yarattığımı söyleyebilirim. About A Boy izleyenler Grant'in sahneye çıktığı bölümü hatırlayacaktır.

The Automatic yerini aldığında arabalar çoktan balkabağı olmuştu bile. Fakat Studio Live'ın delik deşik ses sistemi nedeniyle içinde bir nebze konser coşkusu kalan herkes bir süre "Bu ne yaa!" gözleriyle sahneye baktı. Sonradan ortama yeniden adapte olup içimize punk ve gençlik ateşi coşkusu serptiğimizde ortaya çıkan sonuç muazzamdı gerçi. Röportaj esnasında bilgisayarının başından kalkmaya erinip bir "geek" imajı çizen klavyeci Pennie, sahnede 180 derecelik bir açıyla belirmiş ve mutasyona uğramış idi. Hatta reenkarnasyona uğramış desem daha doğru olacak çünkü kendisi Ramones tişörtü, skinny pantolonu (Çınar'a selam ederim), sarı-pembe saçları ve kimyasal tepkime sonucu ortaya çıkan sara krizine yakın hareketleriyle Sex Pistols vokali Johnny Rotten'ın tıpkısıydı. Sahnede küfretti, mikrofonla jimnastik yaptı, anfilerin üstünde hoplayıp zıpladı ve hatta fotoğraf makinamızın objektifini yaladı. Buraya kadar her şey harika, her şey muazzamdı.

Ta ki Allahın bir grup idiyotekinin Pennie'yi "stage dive" yani "el üstünde taşımaca" sırasında alaşağı edip hırpalamasına kadar... Bu olayı önde olduğum için göremedim; fakat anlatılanları aktarıyorum: Hırpalanan Pennie'cağızımın süt beyazı teni çiziklerle dolmuş. Neyse bodyguard tarafından kurtarılan çocuğumuz sahneye yeniden ulaşmasıyla müziğin üstüne bir on dakika küfretti. Anne ve babaların bu küfürlerden bolca nasibini aldığı dakikalarda iyice çıldıran Rotten 2, kablolu mikrofonu birkaç kez seyirciye fırlatarak kafa göz yardı. Olay pek naif ve efendi Rob'ımızın müdahalesiyle yatışsa da ortalık çoktan karışmıştı. Pennie haklıydı ama; bir kısım izleyicinin adab-ı muaşeret dersi alması şart.

Konserde çalınan şarkılara gelecek olursak öncelikle heyecanla beklediğim Gold Digger kavırının, Monster'ın ve Recover'ın çaldığı anların pik noktası olduğunu söylemek mümkün. Ayrıca konser öncesinde Automatic kayıtlarını dinlerken arkada bağırıp duran elemanın Pennie olduğunu da öğrenmiş olduk; milletçe gururluyuz. Bu arada playlist'in de tam 20-21 yaş arası gruba uygun düştüğünü söylemek lazım. Şarkı isimlerini yemek isimleriyle değiştiren çocuklar (aslında Rob) playlist'i bu şekilde doldurunca ortaya şöyle sonuçlar çıkmış:

- Seriously I Hate You Guys / Seriously I Hate Yoghurts
- Gold Digger / Cold Dinner
- That's What She Said / That's What Sushi Said

Tabii Rob'ın blogunu okumuş olanlar varsa kendisinin içinde "love" geçen şarkı isimlerini "lunch"a dönüştürerek (Lunch Will Tear Us Apart gibi) yayınladığından haberdardır. Komik ve geyik adamlar zati...

Neticede türlü aksiliğe rağmen İstanbul oldukça eğlenceli bir grubu ağırlama şansı buldu. Gelmeyenler o sırada ne gibi mühim işler yaptı merak etmekteyim çünkü gerçekten büyük bir izlence kaçırdılar.
Bu konser yetmedi, bir daha gelsin delikanlılar!!

2 yorum:

huysuz dedi ki...

been there done that :P

süperdi konser.. aslında bir arkadaşımın ısrarı sonucu gittim ama gruba bayıldım.. özellikle klavyeci yeni çağın johnny rotten'ı gibiydi..

sahneye çıkarken ne almıştı bilemiyorum ama aldıkları onu öldürmezse bir kaç sene içinde çok daha iyi yerlerde göreceğimize eminim.

ezgi dedi ki...

evet rotten jr idi kendisi fakat sahneye çıkarken hiç bi şey almadığını belirtelim. alkol ve uyuşturucu kullanmayan, vejetaryen ve astım hastası bir kardeşimizmiş kendisi.